Bitki hücreleri diğer ökaryotik organizmaların hücrelerinden oldukça farklıdırlar. Büyük bir merkezî koful (tonoplast adlı bir zarla çevrilidir) hücrenin turgorunu (hücre zarının hücre duvarına yaptığı basıncı) düzenler ve sitozol ile bitkinin öz suyu arasında moleküllerin hareketini kontrol eder. Selüloz, protein ve çoğu zaman ligninden oluşmuş bir hücre duvarı, protoplastlar tarafından hücre zarının dışına yerleştirilir. Buna karşın, mantar hücre duvarları kitinden, bakterilerinki ise peptidoglikandan meydana gelir. Plasmodesmata, hücre duvarındaki gözenekleri birbirine bağlayarak her bir bitki hücresinin ona bitişik hücrelerle haberleşmesini sağlar. Bu, mantarlard...

Konu: TEOG DENİLEN ZALİM Teogdan korktuk bu zamana kadar.Ne yapacaz ne edicez telaşlanıyorduk.Gece gündüz ders çalışmam lazım onu yapmam lazım şu kadar test çözecem falan bunların hepsi kendimizi kandırmak için sözler.Tabi bunu gece gündüz yapan da var.Onların başımızın üstünde yeri var.Bende de kendime bu yalanları söylüyordum fakat bu sene icraat sıfır denemez ama fazlada sayılmaz.Çok çalışmadan tempoya fazla ısınamadan 16 yanlış yaptım birinci teogda.ZALİMLERİN biri bitti diğeri yaklaşoyor.Demekki ben biraz daha çabalasaydım 1-2 yada full bile çekebilirdim.Biliyorum bu sayfada teogcular olduğu gibi liseliler de var. Onlara da allah sabır versin.Bu sınav dünyanın sonu değil fakat ha...

Yaşayın dostlar size en büyük tavsiyem bu. Doyasıya yaşayın hayatı. Aklınıza gelen tüm çılgınlıkları yapın. Hatta hatalarınızda olsun. Çünkü hata yaptıkça anlarsınız neyin ne olduğunu. İnsanız sonuçta. Yanlışımızda olur doğrumuzda. Hem bunlar göreceli kavramlar canım. Üzgünken bile kahkaha atabilin. Dost düşman bırakın mutlu sansın sizi. 'İyi misin?'sorusu bile bıktırır bi zaman sonra çünkü. Hayal kurun.İnanın gerçekleşmiyecek olsa bile onlar ayakta tutar sizi. Sonra okuyun. Gazate ,kitap her ne olursa okuyun. İnanın bana size çok şey katacak. Haketmeyenlere vermeyin değer. Kim olursa olsun koşmayın peşinden. Bırakın o size gelsin canım. Kader nasıl olsa size mutluluğu getirir. Polyanacılık oynayın dostlar. İyimser yaklaşın hayata. Ne varmış canım paran yoksa,yüreğin zengin o...

Size mezun olmanın nasıl bir his olduğunu anlamanız için bir fıkra anlatmak istiyorum. Belkide bu fıkra sayfalarca yazıdan daha iyi anlatacak bu hissi... Bir çiftçi varmış, bu çiftçinin onlarca tavuğu olduğu halde hiç horozu yokmuş. Bu sebepten dolayı tavukları yumurtlayamıyormuş. Çiftçi horoz almak için köy pazarına çıkmış saatlerce dolaşmış fakat kimseden horoz bulamamış. En son komşulardan medet ummak ama kimse horozun satmak istememiş fakat bir tanesi kabul etmiş ve eklemiş "birader sen bu horozu al hatta bedava al ama dikkat et bu horoz çok üretkenlik gereğinden fazla üretken haberin olsun" demiş. Bizimki sevinmiş içinden banada böylesi lazımdı. Bide bedavaya geliyor diyip mutlu olmuş. Horozu almış kümese koymuş evine geçip dinlenirken uyuya kalmış. Fakat uykusunu gıdalara ve kanat...

Her şeye rağmen dimdik durmayı, hiçbir yenilgiyi tahammül etmeyip hayata tutunmaya çalıştık, Kimi zaman yorulduk, kimi zaman pes etme derecesine geldik ama hiç bir zaman yılmadık. Savaştık, nefesimizi derinden aldık, yolumuza engeller çıktı, engelleri aştık, yorgun adımlarla ilerledik belki ama   hiçbir  zaman pes etmedik. Çünkü biliyorduk; hayali olan pes etmemeliydi. -ET ...

Değerli okurlar; kazanmak: elde etmektir, başarmak, bitirmektir bir bakıma. Sonuca etki etmek, akışına bırakmamaktır.. Arzu etmektir, düşlemek, peşinden koşmaktır delicesine.. İnanymaktır, yılmamaktır. Bazen yere düşmekte vardır elbet kazanca giden yolda ama bu herşeyin buraya kadar olduğu niteliğini taşımamaktadır. Şayet yerde kalırsanız vuranlar olur, laf edenler olur unutulursunuz, bitersiniz. Artık hiç birşey değilsinizdir yerden kalkmayı bilmediğiniz sürece. Mesele, tekrar ve eskisinden daha dik, daha sağlam doğrulabilmektir, kadere boyun eğmemektir. Daima kavgasını verebileceğiniz bir hedefiniz olmalıdır kalbiniz yenilene kadar. Sizi yaşama bağlayacak, savaşınıza omuz verecek bir hedef olmalı tabi bu. ``Hedefi, gayesi, olmayan bir insan... diye devam ederek, ona benzer buna benzer'...

Türkçe testindeki paragraf yazıları gibi olmuş bütün mezun adayı öğrencilerin üslupları ve kullandığı cümleler. Hepsi insanları genelliyor ve hepsi hayattan azimden cart curttan bahsediyor. Tıpkı şuan benim genellediğim gibi. Üsluplar hep aynı akranlarımda. Hemen darılmayın millet. Size kızmıyorum,sadece durumu söylüyorum. Aynı şeyler hakkında düşünür, aynı şeylere kafa yorar, aynı şeylerle ilgilenir olmuşuz. Bir blog yazısında da bilimsel bir hipotezden bahsedilse, bir yazıda cs go dan bahsetsedilse, bir yazıda ateizmden bahsedilse, bir yazıda divan edeb... sonuncusu şakaydı. Neyse kanka anlatabildim umarım.Hadi iyi çalışmalar....

Vazgeçen insan korkak insandır. Hayallerinin peşinden koşabilmek için o kapasiteden çok o istek önemlidir. Ne kadar kapasiten olursa olsun, bir havuzdan daha dolu bir küvet daha çok ıslatır. Benim lügatımda 'yapamam' kelimesi hiçbir zaman olmadı. Yapmam veya yaparımlar vardır ama yapamam asla olamaz. Yapmam, yapamamak değildir. Yapmaya korkmaktır. Sonuçlarına katlanamamaktır. Yaparım ise kendinden başka sınırının olmadığının göstergesidir. Bir işin peşini bırakan insan umudunu kaybeden insandır. Çok suçları yoktur aslında hayata pozitif bakamamaktan başka. Kötü düşünüp kötüyü kendine çekmek o insanın çok büyük olmayan suçudur benim fikrimce. İyi düşünen insan iyi yaşar. Kötü düşünen insan kötüyü çağırır ve mutsuz yaşamaya mahkumdur. İnanmayan insan kendine göre doğru olan yanl...

Bazıları der: Benim için arkadaş ne istediğimi bilmeli, aklımdan geçeni okumalı, kanakm olmalı, benimle konuşmalı, tribimi çekmeli, bana bebek bakıcışlığı yapmalı... Ama şunu unutuyorlar: O arkadaş ama sana DOST lazım peki ya kim olabilir? Dost: sen üzülünce yanına gelip seni teselli etmeye çalışır (bu konularda ne kadar beceriksiz olsa da...), seni anlamaya çalışır empatinin hasını kurar, sen istemesen de peşinden gelir (başın derde girmesin(ya da girerse sana destek olmak için...)), sırlarını dökersin ona çünkü güvenirsin ve O da sana aynısını yapar. Birbirinizin kusurlarını görüp bunu düzeltmeye çalışrsınız çünkü siz dostsunuz ve birbirinizi mutlu etmelisiniz ...

Zamanın akıp gittiğini söyleriz hep. Zaman herkes için basit bir kavram gibi gelir. Peki zaman tam olarak nedir? Newton zamanın herkes için sabit olduğunu söylemiştir. Ancak Einstein bulduğu görelilik yasası ile Newton'un kanununu çökertmiştir. Görelilik nedir derseniz şöyle anlatabilirim: bir adam güzel bir bayan ile birlikte bir saat vakit geçirdiğinde bu süre kendisine bir dakika gibi gelir, birde onu bir dakika için sıcak bir fırına oturtun bu süre kendisine bir saatten uzun gelecektir. İşte görelilik budur!  Newton'a göre zaman herkes için sabitken;Einstein tam tersine zamanın kişiye özel hızla akabildiğini söylemiştir. Einstein çok çalışmış ve sonund...

MEHMET AKİF ERSOY   Dava adamı yeniden,  güneş gibi doğsan, Gönülleri ahlakınla, ey cezbeden adam! Münkirleri bir çırpıda, kaleminle boğsan, Sade hayatla kalpleri, ey fetheden adam!   Milli marşın aydınlattı, Türk istikbalini, Zaferle sonuçlandırdı, halk istiklalini, Seyretmek olmazdı sana, yurt izmihlalini, Allah aşkıyla milleti, ey mest eden adam!   Peygambere sevgisiyle, örnek önümüzde, Akif gibi vatansever, yoktur günümüzde, Eserlerinle yaşarsın, her an gönlümüzde, Vatan için hayatını, feda eden adam!   Kalmadı Akif yürekli, bu koca cihanda, Gördük gözü tokluğunu, zorlu imtihanda, &Cced...

Bizim küçükken bir marketimiz vardı.Marketten geçimimizi sağlardık.Bir akşam ailem bana ve abime bir sürpriz yapıp sinemaya gideceğimizi söyledi.Çok sevinmiştim.Babam arabayı marketin önüne park etti.Beraberce arabaya bindik.O sırada marketteki bir eleman çocuk<12-13 yaşlarında>gelip arabaya bindi<babam genelde o elemanı yanında götürüp arabaya malzeme yüklerdi>.O da gelmek istiyordu.Babam sinemaya gideceğimizi söyledi ve arabadan inmesini istedi.O çocuk istemeyerek arabadan indi.Ben gelmesini istiyordum ama babam izin vermedi işte.O an sırf bu yüzden sinemaya gidemeyeceğimizi düşündüm.O gün gittiğimiz tüm sinemalar ya doluydu ya da bize uygun değildi.Film izl...

Köyün birinde yaşlı bir adam yaşarmış.Çokta fakirmiş, bu kadar fakir olmasına rağmen Kral bile onu kıskanırmış.O kadar ihtişamlı o kadar görkemli v güzel bir beyaz atı varmış ki, kral bu at neredeyse servetini sunmuş ama fakir adam yanaşmamış.Bu at benim için sadece bir hayvan bir at değil, o benim dostum, insan dostunu satar mı hiç dermiş. Bir sabah kalkıp bakmışlar ki at yok.Köy ihtiyarın başına toplanmış.Hepsi de adamcağıza kızmış, bak satmadın çalındı.Hiç o güzel atı sana bırakırlar mı be ahmak adam.Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar güzel ve rahat bir hayat yaşardın.Şimdi ne atın var ne de paran?demişler.İhtiyarda onlara"Karar vermekte acele etmeyin"Sadece at kayıp deyin.Atımın kaybolması...

Göremiyoruz bir çok şeyi. Etrafımızda onca olay geçip gidiyor fakat biz başımızdan geçenleri büyütüp en yakınımızdakilerle bile ilgilenemiyoruz. Dertlerimiz öyle ağır geliyor ki, başka kimsenin derdi yok sanarsın. Biz kendi dertlerimizin içinde boğulurken, kimileri ölmüş gömülmeyi bekliyor, kimileri ölümle son nefesine kadar savaşmaya çalışıyor. Gecenin ardındaki doğacak olan güneşe umutluyuz, tekrar karanlığın geleceğini bile bile, güneş bir daha hiç batmayacakmış gibi davranıyoruz. Mutluluğa aç insanlarız, bir o kadar da kötü günlerden  korkan... Hayat bu kadar hızlı geçerken, ölüm her dakika burnumuzun dibinde beklerken, öl&uum...

  Peki ne yapmalı da üzülmeyip mutluluğu elden bırakmamalı, mutluluk insanın elinde olan  bir şey mi?Bazen elde olmayan sebeplerle mutsuz olsak da mutluluğu bir yaşam tarzı olarak benimsemek bizim elimizde.Düşünürseniz dünyada savaşın içinde canını kurtarmaya çalışan insanlar, Afrika’da açlıktan ölen çocuklar var. O zaman hiçbir şey için kendimizi üzmeyelim,mutlu olmak için sahip olduğumuz şeylerin değerini bilmek lazım.Kendimize çok soru sorarız ve o sorulara cevap bulmaya çalışırız. O sorulardan birisi bence “Ben mutlu muyum?” sorusudur. Çünkü hepimiz başımızdan acı, kötü olaylar geçtikçe bunun gibi sorular sorarı...