Güzel Bi Dalgınlık

          Duvarda asılı olan portresine bakıyordum.Aman Allah'ım bu nasıl bir güzellikti böyle! İnsan bir baktı mı bi daha bi daha bakmak istiyordu.Ah o gözleri nasıl da çakmak çakmak yanıyordu.Her resminde bir başka anlamlı,dolu dolu bir bakış vardı.Bakışlarıyla öyle çok şey anlatırdı ki o masmavi gözlere bakarken kaybolup giderdin.Yüzüne bakıldığında önce bir yorgunluk sezilirdi ''yaptığı o büyük şeylerin'' yorgunluğu olmalıydı bu.Ama daima vücudunu dik,kendinden oldukça emin bir şekilde tutardı.O incecik dudaklardına bıyık ne de çok yakışırdı.Bulunduğu durum,konum sert olmasını gerektirirdi;o da kaşlarını çatardı ama her zaman o kalbinin temizliği,sıcaklığı,güzelliği yüz hatlarının çok derinliklerinde görülür,kendini göstermesini bilirdi.Sanki yüzüne ışık vuruyor,sanki tam tepesinde güneş onu hayran hayran seyrediyormuşçasına saçları parıl parıl parlıyordu.Kaşları,gözleri,saçları,ağzı her şey birbiriyle öylesine uyumlu ve bütündü ki ve tüm bunlara o yüce insani duygusu,milleti için her şeyi yapması,tüm her şeyini milletinin uğruna dökebilecek bir insan olması da eklenince sonunda ''Türklerin Atası 'Atatürk' '' oluyordu.

          ''Ayşe,Ayşe! '' Omzumda bir el hissetmiştim.Kendime geldiğimde gözlerimin tahtanın hemen üzerinde,İstiklâl Marşı'nın hemen yanındaki Atatürk portresine dikili olduğunu fark ettim.Meğer dersin başından beri bu hâldeymişim (öyle söylüyorlar).Kendimi toparladım ve portrenin hemen yanındaki çini işlemeciliğiyle yapılmış,mavinin çok güzel tonlarının olduğu duvar saatine baktım.Dersin bitmesine beş dakika kalmıştı.Hoca ödevi veriyordu:

          -Evet çocuklar,önümüzdeki hafta için sizden hem betimleme hem de öykülemeyi kullandığınız bir parça oluşturmanızı istiyorum.

          O an rahatlamıştım çünkü önümüzdeki hafta getirilecek olan bu ödevin konusu benim için şimdiden hazırdı bile.Geriye sadece yazmak kalmıştı.

Yorum Yap