Metrobüs Günlüğü

Pazartesi öğlen metrobüse bindim. Üzerimde montum vardı. Metrobüste en sevdiğim yer şoför koltuğunun arkasındaki koltuklar ama oturma şansım olmadığı için o koltukların arkasındaki genelde çocukların oturtulduğu ya da zayıf insanların direk ve ön koltuk arasına sıkışmak vaziyetiyle oturdukları o da olmazsa valizinizi çantanızı koyduğunuz kısım işte. Oradayım tutunuyorum direkle koltuk arasına sıkışmışım ama ben zayıf değil küçüğüm. Çocuklar var metrobüste ben onlara gülümsüyorum onlarda utanıp anne ya da babalarına sarılıyorlar, bazıları bana karşılık veriyor. Bir tanesi babasıyla önümde, minicik eliyle bacağıma tutunuyor. Akordiyon çalan iki tane kız var ama ben sonradan görüyorum onları esmer bakımsız duran kızlar, yanımda turist olmaları yüksek ihtimal bir kadın ve kızı var kadın müzik yapan kızlara para veriyor kızı da anlamadığım bir dilde (sanırım Arapça) annesine bir şeyler söylüyor müzik yapan kızlar kendi aralarında kıkırdıyor, benim sıkıştığım yerde aynı zamanda turist kadının küçük erkek çocuğu oturuyor elinde küçük bir oyuncak motor var. Önümde duran çocuk babasına sorular soruyor babası da ona cevap veriyor esmer bir çocuk kirpikleri benimkilerden daha güzel  şöyle bir konuşma geçiyor aralarında: 
Çocuk: "Düğmeye basabilir miyim?" 
Baba: "Ama basarsan inmen gerek, inmek mi istiyorsun?"
Çocuk: "Daha çok var değil mi?" Her şey müzikle öyle uyumlu ki hani filmlerdeki o sahne. Genelde sonunda uzaktan herşeyi izleyip gülümseyen oyuncu. İşte o benim o an mutluluktan ya çocuklara sarılıcam ya da ağlıycam. İkisini de yapmadım sadece derin bir nefes alıp gülümsedim. Ve bu güzel gün için evrene teşekkür ettim. Peki ben bu küçücük an ile mutlu olurken insanların birbirlerini üzmek için bunca çaba göstermeleri niye? Peki bunca insanın mutlu olacak bunca şey varken hiçbir şeyle yetinememeleri, hep daha fazlasını istemeleri niye? Neden yetinmeyi bir türlü öğrenemiyoruz? Neden önyargılarımız, kalıplaşmış fikirlerimiz, bencilliğimiz yerine gülücüklerimizi, kahkahalarımızı savurmuyoruz? Neden durup acaba demiyoruz? Acaba yanlış mı yapıyorum?  Keşke daha fazla şükretmeyi, teşekkür etmeyi, sevmeyi ve gülümsemeyi, çevremize şöööööyle bir bakmayı öğrenebilsek. Çünkü mutluluk saklanmayı seviyordur belki, bazen hiç tahmin etmeyeceğimiz yerlere saklanıyordur? Metrobüs gibi. Ne demiş Tolstoy : "Saadeti ihtiraslarda değil, kendi kalbinizde arayın, saadetin kaynağı dışımızda değil, içimizdedir." 

 

Yorum Yap