BİR ADAM

Beyaza boyanmış kerpiçten bir duvar. Ortasında hafif bakıma ihtiyaç duyan bir şömine.Ateş çatır çatır yanıyordu.Odunların köz olduğu yerde siyah bir ibrik vardı.İçinde fokur fokur kaynayan su, odayı nemlendiriyordu.Şöminenin önünde olan siyah küllerle kaplanmış maşa, kulübenin dekoru gibiydi.Yer ahşaptı.Her harekette gıcırdayan ahşaplardan.Üzerinde el yapımı kilim kulübeyi şenlendiriyordu.Odada tek cam vardı.Biraz rüzgar kaçıran, tıngır mıngır ahşaptan bir cam.Cam, çerçeveye, paslanmış çivilerle oturtulmuştu.Şöminenin önünde bağdaş kurup,elinde tesbihi ile zikre dalmiş bir ihtiyar.Başında da yamuk oturmuş bir takkeyle.Yüzü, kirli sakallar içinde parlıyordu.Yüzündeki kırışıklar, oturuşu ve bakışı olgunluğunu anlamak için yeterliydi.Üzerinde kahverengi yamalı bir hırka vardı.Odadaki sessizliği kuş sesleri ve cırcır böceği sesleri bozarken kapı çaldı.Yaşlı adam, usulca tahta kurularıyla dolu kapıyı araladı.Karşısında küçük bir oğlan.Baş parmağı ayakkabısının burnundan çıkmış, küçük gelen pantolonu tozlanmıştı.Kazağı rengarenk yamalar ile doluydu. Çocuk, yorgun ve nefes nefese kalmıştı.Yüzü kararmıştı ama mutluydu çünkü başına dert alacak mal varlığı yoktu.Yaşlı adam ve çocuk içeri girdi.Çocuk elini yüzünü yıkadı mavi leğenin içindeki bulanık su ile.Sonrada şöminenin karşısına geçti. Yaşlı adam bir bıçak çıkartı. Küf kokan ekmeği kesmeye başladı...

Yorum Yap