SONA YAKIN

Her zaman ki gibi ucu bucağı belli olmayan bir yolda yürüyorum. Adımlarımın,yorgunluğumun hesabını yapmadan...

Yüzümde bir soğukluk hissediyorum.Bir yağmur damlası olsa gerek.Şimdi ise sırılsıklamım,yürüyorum,

Durmadan pes etmeden ,pes etmeye,şeytanın nefsimle olan birliğine inat davranıyorum.çok istediğim her şeye “hayır”diyerek evet,evet hayır diyerek yaşıyorum.Belkide bu yağmurdan sonra bir güneş çıkar.Belki O da yağmura inat yapıyordur.Gökkuşağı  niçin burada?Her göz yaşından,her hüzünden sonra bir güzellik vardır, demek için mi?Sağımda bir ağaç ,altından geçiyorum.Anlaşılan o, yağmurun hüznünü henüz üstünden atamamış ki,beni de yeniden yağmurun kasvetli havasına sürüklüyor. Etrafımda onlarca insan var,ancak onları göremiyorum.Herkes bir şeyler peşinde,amaçsız amaçlar için koşuyorlar ki ben farketmeden koşunun içinde buluyorum kendimi.Pervasızca sürükleniyorum.Artık yarışın içinde olsam gerek. Nasıl geldiğimi bilmediğim bir uçurum.Daha fazla ileriye gidemem.bunu yapamam.

İşte tamda bu anda aklıma tek bir soru geldi.”Kalkmak için bir sebebim var mı?”Her çaba belirli bir amaç doğrultusundadır ki. Yaşama şikayet edip, sonra uçuruma doğru gidince bu soru ne kadar mantıklıdır,bilemem.Yağmurdan sonra gökkuşağının geleceğini bile bile güneşten daha güzeli yokmuş gibi, yaşamak için miydi her şey? Bilmediğim bir şey vardı ,belki.Beş parmağın beşi de birdi.Ne yaparsam yapayım ,birinden bile  vazgeçemeyecektim.Hayat parça güzelliğinden ziyade bütünsel bir güzelliktir.Ve hayatta insanlar ne zaman parçalara takılsalar,hep Bir kaybetmişlik içinde bulurlar kendilerini.  ne güneş ne de yağmur olmadan gökkuşağına ulaşamayacaklarını bilmezler. Nasıl kış olmadan bahar gelmiyorsa ,bende bu serüvende pervasızca sürüklenmeden karanlık gecelerden aydınlığa kavuşamayacağım…

Yorum Yap