Kalk ayağa ! Tak dişini tırnağına Ulaş ulaşılamayana Kanıtla onlara . Kalk ayağa ! Bak yukarıya Gülümse bulutlara  Selam ver kuşlara . Kalk ayağa ! Tutun rüyana Bakma arkana Sırt çevirme anılara . Kalk ayağa ! Yürü aydınlığa Sakın ve sakın ama Yönelme karanlığa . Kalk ayağa ! Küsme hayata Ağlama acılara Ölümlü dünyada . Kalk ayağa ! Yalnızlıktan yakınma Yasla başını omzuna Uzan yarınlara . Kalk ayağa ! Sevmekten korkma Islanmaktan kaçınma Sağanak yağmurlarda . Kalk ayağa ! Kulak ver rüzgara El salla yıldızlara Konuş dalgalara . Kalk ayağa !                                   &nbs...

    Ağlıyordu bir sokağın ücra köşesinde. Altına oturduğu balkonun borusundan damlayan yağmur suları, rugan ayakkabılarının üzerinde ritmik sesler çıkarıyordu. Bir sillesini daha yemişti hayatın; dört ay ömrü kaldığını öğreneli sadece yarım saat olmuştu.      Karşı taraftaki çöp tenekesinin üstünde, yağmura aldırış etmeden oynayan kedilere takılmıştı gözleri. Onlar kadar dertsiz tasasız olan var mıydı acaba? Bir an geçirdiği hayatı düşündü: ailesiyle geçirdiği o neşeli, göz yaşartıcı derecede mutlu zamanları geldi gözünü önüne. Sonra kafasına taktığı, b...

      Yorgun şehrin karanlığında, sokak lambalarının sarı ışığının zar zor aydınlattığı arnavut kaldırımında yankılanan ayak seslerinde saklıdır burada hayat... Kimi bekleyeni için sıklaştırır adımlarını, kimi ise niyetlidir ayı yatırıp güneşi uyandırmaya yalnız. Umursamaz yüksek topuklu sesleri duyulur bir kaç kahkahayla uzaktan, imrendirir sorumluluklara başkaldırmaya. Mesaiden yeni çıkmış birine ait olduğu bariz belli olan o ritmik ayak sesi duyulursa eğer, usuldan burnunda tüter insanın asıl evi. Bazen de ellerden düşen şişelerin kırılma sesiyle beraber bir kaç sarhoş kelime çıkar dertli ağızlardan. Bir baykuş öter eski binanın tepesinden, zamanın uçu...

Her şey kafaya takıyorsunuz. Hiç sınavdan düşük aldın diye ağlanır mı? Biraz rahat olun. Okulumuzda öyleleri var ki not için arkadaşını satıyor.Yine öyle kimseler var ki sadece not düşünüyor. ve gerçekten çok cahiliz. Aramızda mezhebini bilmeyenler de var. Mezhebleri müchtehidler oluşturur. Biz ise bir müctehidin yolundan gideriz. Allaha bizden daha yakın olan birinin mezhebine uymalıyız. Neyse, inşallah anlamışsınızdır. Sonra futbol için arkadaşını satan ve tartışanlar var. Genelde futbol oynayanlar iki kısma ayrılır: İyi oynayamanlara kızarak kendisinin çok iyi zannedenler;bir de futbolun bir oyun olduğunu bilip kafaya takmayanlar.bakın tekrar söylüyorum: "abi biraz sal ya" Aslında ...

Şu kısa yazımda size yaklaşık bir yıl önce şu an aşık olduğum kıza yazdığım yazılardan birini paylaşmak isterim :   Seviyorum, aşk yolunda yürüyerek , geçmişi düşünmeden , hayran kala kala seviyorum Gecenin sessizliğini dinleyerek,gündüzün ışığına bakarak seviyorum Kardelenin güneşe aşkı gibi seviyorum, öyle masum öyle savunmasız fakat öyle de kararlı, Yeşil ve göz alıcı gözlerin bakışına köle olabilecek kadar , bir kez güldüğünde dünyaları feda edecek kadar seviyorum  Elbet bir gün aşkı anlayacağını bilerek , belki mutlu belki hüzünlü sonlanacağını bilerek seviyorum Ona herşeyimi verecek kadar onunla birlikte...

''Gelecekte ne olacağım, nasıl bir işim olacak?'' Bu soruları mutlaka her insan özellikle lise çağındaki kişiler bu soruyu kendisine sormuştur. Çoğu zaman bu soru cevapsız kalmıştır ve bu durum insanları tedirgin bir hale sokmuştur. Genellikle insanlar en azından benim gördüğüm kadarıyla mesleklerini üniversite giriş puanları açıklandığında aldığı puana göre seçiyor. Bu çok yanlıştır. Bunun örneklerini heryerde görmek mümkündür. Etrafımızda, bir mesleği parasal geliri için seçen fakat işinden memnun olmayanlarala dolu. Bunun çözümü kendi yeteneklerimizi, sevdiğimiz şeyleri bulmak için çaba harcamaktan geçer. Yani kendimiz...

Zamanın birinde Yashira adında bir genç varmış.Bu genç 8. sınıfa gidiyormuş.YBGS sınavına girmiş.İyi puan almış ve şanlı Şile Fen Lisesi'ne gitmeye hak kazanmış.Fakat oraya gitmek çok zormuş.Öncelikle yolu bilinmeyen Aşaki Dağı'nı bulup tepesine tırmanması lazımmış.Yolunu 7 yıl dere tepe demeden aradıktan sonra bulmuş.Tepesine çıkmak da ayrı zormuş.Her an yılanların saldırma tehlikesi altında tepesine kadar tırmanmış.Uzaktan lisenin kapkara dumanlar çıkaran bacasını görmüş.Koşa koşa okuldan içeri girmiş.Fakat içeri girince oranın sadece küçücük bir oda olduğunu görmüş.Odanın sonunda bir geçit kapısı varmış.Oradan geçince bayılmış ve kendini altın süslerle dolu bir yata...

  Her şey 8. sınıfta "Şu TEOG u halledin, lisede rahat edersiniz."demeleriyle başladı. Biz de bu laftalara inanarak at gibi çalıştık ve sonunda bir fen lisesine yerleştik.   Liseye geçtiğimizde öyle bir olayın olmayacağını anladık. Eskiden aldığımız 100 ler mazide kalmıştı. Birisi 92 alınca atık ona insan üstü bir varlıkmış gibi bakıyoruz. Allah'tan burada LYS-YGS bitince herşey kolay olacak demiyorlar. Yani kaldırmalarından iyidir. Bazı hocalar sınavları gereksiz yere zor yapıyorlar. Acaba bundan zevk mi alıyorlar? Bilemiyorum. Hafta sonları için çetele tutuyorum. Orta okulda hayalim olan sadece sayısal dersleri çalışıp sözelleri boş veren bir okul yokmuş. Hayatım en büyük hayal kırıklığını yaşamış...

Pazartesi öğlen metrobüse bindim. Üzerimde montum vardı. Metrobüste en sevdiğim yer şoför koltuğunun arkasındaki koltuklar ama oturma şansım olmadığı için o koltukların arkasındaki genelde çocukların oturtulduğu ya da zayıf insanların direk ve ön koltuk arasına sıkışmak vaziyetiyle oturdukları o da olmazsa valizinizi çantanızı koyduğunuz kısım işte. Oradayım tutunuyorum direkle koltuk arasına sıkışmışım ama ben zayıf değil küçüğüm. Çocuklar var metrobüste ben onlara gülümsüyorum onlarda utanıp anne ya da babalarına sarılıyorlar, bazıları bana karşılık veriyor. Bir tanesi babasıyla önümde, minicik eliyle bacağıma tutunuyor. Akordiyon çalan iki tane kız var ama ben sonradan g&...

Bakın gülmek için sebep aramayın. Gülün komik olmasa bile! Ben kendimden örnek vericem. Çocukken biraz abartı gibi gelicek ama kuzenim bana durduk yere "Terlik!" demişti ve ben yerlere yatmıştım gülmekten. Komik degildi ama komik gelmişti bana. Ben hep kendimi gülmek konusunda Kemal Sunal'ın karakteri Şaban'ın bir filmindeki haline benzetiyorum. Filmde Şaban ilk doğduğunda bile ağlamak yerine gülüyordu. Babası vefat ediyor, gülüyordu. Neyse tabiki üzülünmesi gereken yerlerde var ama gulmek çok faydali bir şeydir. Hipertansiyon ve Ülser gibi bir çok hastalığın tedavisinde kullanılan bir tedavi yöntemidir kahkaha. Stresten kurtulmak için harika bir yoldur. Mesela sınav stresi hepimizin en çok canını sıkan şeylerdendir eminim. Gülmek stresten kurtulmanıza yardımcı olur. Gülerken insan vücud...

Başa gelmeden anlaşılır mı acaba bu duygu? Bir kızın babasına küçük yaşlarda hasret kalması. Hep bir yanının eksik olması. Bir bacağı, en önemli bacağı kırılmış bir sandalyenin vaziyetine benziyor. Ne kadar onarsanda, açığı kapatmaya çalışsanda olmuyor. Bir türlü düzelmiyor. Hep bir tarafı dengesiz sallanıyor. Bir tarafı hep eksik. Cuma günlerini sabırsızlıkla bekletiyor bu eksiklik. O soğuk mezar taşında yazan "El Fatiha" yazısını görüp ruhuna bir dua gönderince geçiyor gibi oluyor, eksiklik bir nebze doluyor gibi ama sadece üzerinde demir dikenleri olan o siyah kapıdan geçene kadar. Sonrası yine derin bir boşluk. Doldur doldurabilirsen. Geçen senelerin yarısı boş duygusuz geçiyor zaten. Katıldığım doğum günlerinin hemen hemen hepsinde duyarim " Bir sene daha yaşlandım." ya da "...

Her şey Malazgirt'le başladı. Girdik Anadolu'ya. Yeni bir dönem başladı 1071'den bu yana. Türk'ün devri. Düşmanlar kan kustu, sardı dört yanı Türk korkusu. Asırlar boyunca devam etti. Durmadı, durmayacak. Hala sanıyorlar o hasta adamdan eser kaldı, sarsabiliriz Türk'ü. Ama unutmuşlar Kurtuluş Harbinde onları denize döktüğümüzü. Unutmasınlar bir devir kapandı bir devir açıldı. Artık kimse eskisi gibi değil işte karşınızda Atatürk önderliginde yeni Türkiye Cumhûriyeti. Aklını başına devşir ey dünya. Gücün yetmez Türk'ün bileğini bükmeye artık. Karşında koskoca Türk gençliği var. Ha birde canımızdan çok sevdiğimiz vatanımız Ata'mızdan yadigâr. Doğu da bizimdir batı da. Kimse bu vatandan 1 metre dahi toprak alamaz. Türkiye bütündür bölünemez. Bugünlerde bizi birbirimize düşürmeye çalışıyor...

Baba çocuğunu okula yazdıracakmış. Ama çocuk okuldan çok korkuyormuş. Babası "Seni okula yazdıralım birinci sınıfı pekiyi ile geç sana istediğini alacağım." Demiş. Bunun üzerine çocuk kabul etmiş. Zaman geçmiş ve çocuk 1. Sınıfı pekiyi ile bitirmiş. Babası sözünü tutup çocuğa "Hediye olarak ne istiyorsun?" Diye sormuş."Kırmızı benekli pinpon topu." Diye atılmış çocuk. Babası bu cevap üzerine şaşırmış "Oğlum ne yapacaksın pinpon topunu ben sana en iyisinden bir bisiklet alayım." Demiş. Ve en iyisinden bir bisiklet almış. Aradan zaman geçer çocuk orta okula geçer ve orta okulu birinci olarak tamamlar. Babası "Oğlum sen beni mutlu ettin bende senin istediğin bir şey alacağım söyle bakalım hediye olarak ne istiyorsun?" Demiş. Çocuk "Kırmızı benekli pinpon topu baba." Diye cevap vermiş. Bu...

Sanırım 5 veya 6 saattir durmadan yürüyorum bacaklarımın ağrısını ve susuzluğu 2 saat önce hissetmemeye başladım biraz daha dayanmalıyım. Kurtulmayı başarabilirim. Boynumdaki kolye ağır gelmeye başladı. Neden takıyodum ki zaten hala? Babamdan kalmıştı bana. 7 yaşımdayken babamı kaybetmiştik. Garip bir kolyeydi ama ağır geldiği kesin. 7 adet rengi olan ağır bir taştan oluşuyordu. Çok önemli olduğunu bunun kalan son değerli taş olduğunu söylerdi bana ama hangi antikacı, kuyumcu veya değerli eşya mağazasına götürsem bunun paha biçilmez bir şey olmadığını sadece süslü bir taş olduğunu söylüyorlardı. Şimdi ise bu değersiz taş yüzünden peşimde tanımadığım birçok insan var.Biraz daha bununla devam edersem yol bitmeden ben bitecektim. Durur durmaz yere çöktüm. Dizlerimin üstünde durdum. Kolyeyi çı...

Şu anda bu yazıyı okurken bunun bir rüya olmadığını nasıl bilebilirsiniz?Bu cümleyi okuduktan sonra hepinizin vereceği tepkiler yakın.Şu an rüyada olmadığınızdan oldukça eminsiniz.Peki bunu bir daha sorgulamaya ne dersiniz?Gördüğümüz bazı rüyalar,gerçek yaşamdan bile daha gerçektir.Rüyada bir yerden düşerken yatağınızda sıçrayarak uyandığınızı hatırlıyor musunuz? İnsan 5 duyu organıyla algılayabildiği şeye somut,bir nevi gerçek der.Ve rüyalar her zaman bu somut kısmın dışında kalır.İnsan beyni açısından bir şeyin gerçek ya da hayal olması arasında algı bakımından hiçbir fark yoktur.Peki,rüyada yaşadığımız şeyleri nasıl bu kadar basit bir şekilde gerçekliğin dışında ...